Gelin

Meryem ve ailesi köyden İstanbul’ a göç etmiş bir ailedir. Buraya geldiklerinde her şeyin eski yaşamlarından ne kadar farklı olduğunu görünce şaşıp kalırlar. Meryem’in bir adet oğlu vardır ve oğlu hastalığa yakalanmıştır. Köy yerinde oğluna muska yazdırsa da pek bir işe yaramaz. İstanbul’a geldikleri kişiler kocasının ailesidir. Meryem tüm hayatını, ailesini ve arkadaşlarını gerisinde o köyde bırakmıştır ancak hiçbir pişmanlığı yoktur zira kendisinin yerini ailesinin yanı olarak niteler.

İstanbul’a ilk geldiklerinde biraz afallasalar da kısacık bir sürede alışırlar. Meryem kaynanası tarafından hor görülür ve sürekli bütün işleri büyük geliniyle beraber onun üzerine yıkmaya çalışırlar. Bu sırada kocası ise ailesinin işlettiği bakkalda işlerin nasıl yürüdüğünü usulüyle öğrenir ancak kendisinde para hırsı görülmeye başlar.

Oğlunun rahatsızlığı ise  -gitgide artmaktadır. Ancak aile katiyetle oğlanı doktora götürmek istemezler. Kocası ise bu durumu küçük görür ve önemsemez. Sürekli annesinin dua okumasını ister. Ancak içten içe Meryem oğlu konusunda endişelenmeye başlar.

Bu sırada oraya beş yıl önce taşınmış olan başka bir memleketlileri oraya iyice uyum sağlamıştır ancak aileye göre dinsizlikle ve yozlaşmayla eş değer görülür. Bunun nedeni ise kadının tek başına bir fabrikada işe başlamasıdır.  Bunu garipsemeyen Meryem’e göre para kazanmak hiçbir zaman ayıp bir şey olmamıştır.

Meryem gitgide artan oğlunun rahatsızlığından ve memleketlisinin söylemleri üzerine bir doktora gitmek ister. Kocası ise İstanbul’un çok daha zengin bir bölümünde açacakları yeni bakkalın hayalleriyle beraber iyice paraya düşmüştür.

Yeni dükkan için daha fazla paraya ihtiyaç duyulur ve yeni gelin bütün birikmişi ve altınını bu işe vermeye gönüllü olur. Meryem ise çocuğunun ameliyatı için para ayırmak ister. Böylece büyük bir çıkmaz ve para hırsı, değerlerin İstanbul’da yitip gidişi ve büyük bir trajedini ortaya çıkar.