Woman at War (Kona fer í stríð)

Film İzlanda’nın vahşi dağlarında geçiyor. Filmin ana karakteri “Dağların Kadını”, çevre aktivisti Halla, kendi bölgesindeki alüminyum fabrikalarına tek başına savaş açtı, ancak evlat edinilmesini isteyince tüm dünya sarsıldı. İskandinav mizahını, küresel huzursuzluğu ve adalet duygusunu birleştiren film, yönetmen Erlingsson’un tanımladığı gibi, “bir macera kurtarma olarak anlatılan bir kahramanlık hikayesi, bir gülümsemeyle anlatılan ciddi bir hikaye” olan farklı manzaralar sunuyor.

Fransa’da harap bir dans kulübünde geçen uzun bir gecenin ardından doruk noktası. 1990’ların ortalarında, 20 dansçı üç günlük bir prova için ormandaki bir yatılı okulda toplandı. Halla, elli yaşında, Reykjavik’te bir koro şefliği dışında kimsenin bilmediği ikinci bir hayat yaşadı. Halla bir çevre aktivisti. Tek başına eylemleriyle, elektrik nakil hatlarına zarar verdi ve bölgedeki alüminyum fabrikalarının elektriğini kesti. Bu operasyonların ardından polis tarafından helikopter, köpek ve drone kullanılarak aranıyor. Birinde, bir izleme uçağı yakaladı ve ezdi. Helikopterden kaçmak için kayaların altına saklanır. Birinde, kendi kendine ölü bir koyunu vurarak ya da bir kızılötesi kameraya yakalanmamak için donmuş bir nehre dalarak koyun kılığına girdi. Yerel çiftçi Sveinbjörn ona ikinci kez yardım ederek polisten kaçmasına yardım ediyor.

Kimliği belirlenemeyen aktivist için ülke genelinde arama yapıldı. Bir bisikletçi suçlu bulunarak iki kez tutuklandı ve daha sonra serbest bırakıldı. Üniversitenin terasından şeffaf kağıtlar atan Halla, yaptıklarıyla neyi hedeflediğini açıklıyor ve kendisini bir dağ kadını olarak tanıtıyor ama henüz kimliği belirlenemeyen kim o. Halla, Rio Tinto gibi yabancı yatırımcılar dışında şu anda İzlanda’ya yatırım yapmayı düşünen Çinli yatırımcıları korkutup kaçırmak istiyor.