Venedik’te Cinayet (A Haunting in Venice)

Polisiye gerilim romanlarının öncü isimlerinden olan Agatha Christie’nin eserinden beyaz perdeye yansıyan film, Christie’nin derin evrenini sunmaktadır.  Başarılı yazar, hemen her hikayesinde oldukça kalabalık bir kadro oluşturuyor, süreç boyunca zaman zaman herkesten şüphe duyulmasını sağlıyor.

Poirot, eski bir dedektiftir. Artık daha fazla ne görebilirim düşüncesinin ardından emekliye ayrılır. Koruması ile birlikte Venedik’e yerleşirler. İnsanlardan uzakta sessiz sakin bir hayat yaşamaya başlar. Ne var ki bu hayat çok da uzun sürmeyecektir. Bir gün Ariadna  Oliver tarafından ziyaret edilen Poirot, bir vaka konusunda bilgilendirilir. Polisiye yazarı olan Ariadna, Poirot’a perili bir evden söz eder. Bir intihar vakası ile başlayan olaylar dizisi, perili bir eve ve ruh seanslarına kadar uzanır. Bilime olan inancı ile tanınan Poirot, bunların deli saçması olduğunu düşünür. Ariadna’nın ısrarları sonucu, perili evde yapılan bir seansa katılma kararı alır.

Katıldığı seansta, ne tarz sahtekarlıklar döndüğünü anlamaya çalışan Poirot, bir cinayet vakası ile karşı karşıya kalır. Kısa sürede polis bu konusa bilgilendirilir. Ancak hava şartları polisin gelmesine olanak tanımaz. Ancak sabah oraya ulaşabilecekleri anlaşılır. Mecburen olaya el koyan Poirot, perili evde neler döndüğünü anlamak üzere herkesi oraya kilitler. Duvarlardan yankılanan sesler, ruh çağıran kadınlar, doktor ve oğlu ve daha başka insanların yer aldığı evde çözülmesi gereken bir cinayet ve mistik olaylar vardır.