Dul Bir Kadın

Suna (Müjde Ar) kızını kendi başına büyüten, dul bir kadındır. En yakın arkadaşı Ayla (Nur Sürer), özel sektörde çalışmaktadır. Suna, Ergun’la (Yılmaz Zafer) bir arkadaşının iş yerinde tanışır. Ergun, yakışıklı, şık görünümlü  genç bir fotoğrafçıdır. Suna ve Ergun arasında etkileşim olur, Ergun, Suna’yı fotoğraf sergisine davet eder. Ergun, Suna’nın evinde verdiği bir partiye katılır. Suna’nın kızı Ergun’u çok sever. Bu arada Ayla, ilişkisi olduğu adamın kendisini aldattığını düşünmektedir, Suna’ya dert yanar. Suna ve Ayla, rahatlayıp, kendilerine iyi geleceğini düşündükleri için, Bodrum’a tatile gitmeye karar verirler. İki kadın Bodrum’da bir otele yerleşirler. Suna, Bodrum’un çarşısında, Ergun’la karşılaşır. Ergun, Suna’yla görüşmek ister, Suna, tereddüt eder. Ergun’un Bodrum’da kendi evi vardır. Suna ve Ergun arasında bir aşk başlar, Ayla’da onların yanından ayrılmaz. Bodrum’un harika atmosferinin yaşayan karakterlerimiz, güzel zamanlar geçirirken, yaşamlarına dair sorgulamalar yaparlar. Suna ve Ergun arasında, cinsellik dozu yüksek anlar yaşanır. Ergun, zamanla çığırından çıkacaktır. Suna, duygusal olarak acı çekecektir. Ergun, Suna’ya psikolojik olarak işkence yapacaktır.

Filme Dair: Atıf Yılmaz’ın gösterime girdiği yıl olay yaratan filmidir. Özellikle, Müjde Ar ve Nur Sürer’in açık sahneleri çok konuşulmuştur. Yılmaz, filmde kadın erkek ilişkilerine Freudyen bakış açısıyla yaklaşmıştır. Filmdeki rakı masası sahnesinde, karakterlerin diyaloglarında, Freud’dan alıntılar yapılmıştır. Filmde Ergun karakteri, entelektüel görüntüsü olan, sanatsal fotoğraflar çeken biridir. Bodrumdaki evinde, kitaplığı kitaplarla doludur. Ancak evrimsel olarak içinde taşıdığı hayvani dürtülere yenik düşmüş  ve ilişkisinde Suna’yı cinsel sömürü aracı haline getirmiştir. Özellikle tokat sahnesinde, Suna’nın kitaplık üzerine düşmesi, birçok şey ifade etmektedir; Türkiye’deki aydın kimliğinin sorgulanması gerektiğini söyler bu sahne bize.