Çalınan (The Stolen)

Charlotte, yakışıklı bir genç Amerikalıya aşık olan genç ve güzel bir kadındır. Charlotte sevdiği adamla birlikte İngiltere’deki evinden ayrılıp altın aramak için Amerika’ya gider ve oraya yerleşir. Charlotte çok ama çok mutlu. Hayatta istediği her şeye sahipti. Yakışıklı ve aşık bir baba, harika bir ev ve hatta yeni doğan oğulları ile birlikte Charlotte neredeyse masal diyarında gibi hisseder. Ancak Charlotte’un mucizevi mutluluğu uzun sürmez ve uzun zamandır beklenen kocasına uzun zamandır beklenen saldırı sonunda gerçekleşir. Charlotte’un kocasının çok büyük arazileri var ve bu arazilerde altın aramasına izin vermiyor. Bu durum evlerinin soyulmasına, soygun günü kocasının öldürülmesine ve oğlunun kaçırılmasına yol açar. Öfkelenen Charlotte, tek oğlu kayıp olduğu için kocasının yasını tutacak vakti yoktur. Charlotte haberi yaymak, ödüller dağıtmak ve elinden geleni yapmak için acele eder, ancak oğlundan asla haber almaz. Oğlunun ölü mü diri mi olduğunu bilemeyen Charlotte, tam umudunu kaybetmeye başladığı sırada bir mektup alır. Mektup, oğlunun hayatta ve iyi olduğunu, ancak hemen 500 pound hazırlaması gerektiğini, aksi takdirde oğlunun uzun yaşamayacağını söylüyor. Bu haberi alan Charlotte silahını bırakır ve yoluna devam eder. Artık tek yapması gereken oğlunu bulmak ve para için peşindeki adamlardan intikamını almaktır. Charlotte oğluyla tanışabilecek mi? Charlotte, oğlunu ararken ne gibi sorunlarla karşılaşacak? 1860’da bir kadın bu mesafeyi nasıl tek başına kat edebilirdi?