83. Altın Küre Adayı "Hamnet" İncelemesi

83. Altın Küre Adayı "Hamnet" İncelemesi

10 Aralık 2025

Oscar ödüllü yönetmen Chloé Zhao, Nomadland ile sinema dünyasına kazıdığı o şiirsel ve natüralist imzasını, bu kez 16. yüzyıl İngiltere’sine taşıyor. Maggie O’Farrell’ın çok satan romanından uyarlanan "Hamnet", dünya edebiyatının en büyük ismi William Shakespeare’in hayatına, genellikle gölgede kalan bir figürün, eşi Agnes’in gözünden bakıyor. Ancak bu film, bir biyografiden ziyade, bir çocuğun kaybının evliliği nasıl dönüştürdüğüne ve bu yasın nasıl ölümsüz bir sanat eserine (Hamlet) evrildiğine dair görsel bir ağıt.

Chloé Zhao’nun "Malickvari" Dokunuşu

Zhao, dönemin kasvetli ve kirli atmosferini, kendi sinema diline has "büyülü saat" (magic hour) ışıklarıyla harmanlamış. Film, Terrence Malick sinemasını andıran bir üslupla; rüzgarda salınan buğday tarlalarına, ormanın dokusuna ve karakterlerin yüzlerindeki sessiz ifadelere odaklanıyor. Kamera, olayları anlatmaktan çok, karakterlerin hislerine "dokunmaya" çalışıyor. Bu tercih, filmi klasik bir dönem dramasından ayırıp daha spiritüel ve duyusal bir deneyime dönüştürmüş. Ancak bu lirik anlatım, olay örgüsü odaklı seyirciler için zaman zaman mesafeli ve yavaş bir tempoya dönüşebiliyor.

Oyunculuklar

Filmin duygusal yükünü şüphesiz Jessie Buckley (Agnes) sırtlıyor. Buckley, "ormanla konuşan", şifacı ve sezgileri kuvvetli bir kadın olarak çizilen Agnes rolünde, vahşi ve kırılgan bir performans sergiliyor. Çocuğunu kaybetme sürecinde yaşadığı yıkımı, büyük tiratlar yerine, bedensel bir acı ve çaresizlikle yansıtması, Altın Küre adaylığının ne kadar hak edildiğini gösteriyor.

Paul Mescal ise genç William Shakespeare rolünde, alışılagelmiş "dahi yazar" kibrinden uzak, daha insani ve hatta biraz kayıp bir portre çiziyor. Mescal’ın performansı, Buckley’ninki kadar dışa dönük değil; daha çok içe işleyen, suçluluk ve kaçış arzusuyla dolu bir sessizlik barındırıyor. İkilinin kimyası, tutkulu bir aşktan ziyade, ortak bir yasın getirdiği derin bir yoldaşlık üzerine kurulu.

Senaryo ve Kurgu

Film, doğrusal bir zaman akışından ziyade, anılar ve şimdiki zaman arasında gidip gelen, yasın o döngüsel doğasını taklit eden bir kurguya sahip. Maggie O’Farrell ile birlikte kaleme alınan senaryo, Shakespeare’in Londra’daki tiyatro hayatından çok, Stratford’daki ev hayatına ve Agnes’in iç dünyasına odaklanıyor.

Eleştirel bir gözle bakıldığında, filmin orta bloğunun biraz sarktığı söylenebilir. Zhao’nun doğa görüntüleri ve sessiz bakışmalarla süslediği sahneler, hikayenin duygusal zirve noktasına ulaşmasını biraz geciktiriyor. Ancak film, sabırlı seyirciyi son perdede ödüllendiriyor. Tiyatro sahnesinde "Hamlet"in ilk kez sergilendiği ve sanatın gerçeğe karıştığı final sekansı, yılın en etkileyici sinematik anlarından biri olmaya aday.

"Hamnet", Shakespeare'in kim olduğundan çok, neyi kaybettiğiyle ilgilenen zarif bir film. Kostümlü dramalardan beklenen şatafatın yerine, toprağın, rüzgarın ve saf acının dilini konuşmayı tercih ediyor. Chloé Zhao, yas tutmanın evrenselliğini yakalarken, izleyiciyi sarsmaktan çok, onları Agnes’in kederine ortak olmaya, nazikçe davet ediyor.

Kimi izleyici için fazla "sanatsal" ve ağır tempolu bulunabilecek olsa da, sinemanın duygusal derinliğini önemseyenler için, özellikle Jessie Buckley’nin performansı sayesinde hafızalarda yer edecek, hüzünlü bir şiir.

like
love
haha
wow
sad
angry

Yorumlar 0

Yorum yazmak için giriş yapınız.

Yükleniyor...