83. Altın Küre Adayı "Görünmez Kaza" İncelemesi

83. Altın Küre Adayı "Görünmez Kaza" İncelemesi

10 Aralık 2025

İran sinemasının sesi Cafer Penahi, yıllardır süren ev hapsi, yasaklar ve kaçak çekim pratiklerinin ardından, 2025 yapımı Görünmez Kaza ile kariyerinin belki de en karanlık ve türler arası geçişkenliğe sahip filmiyle karşımızda. Penahi, alışılagelmiş docu-fiction (belgesel-kurgu) tarzını bu kez Hitchcockvari bir gerilim iskeletine giydirerek, izleyiciyi Tahran'ın arka sokaklarından alıp vicdanın tekinsiz çölüne bırakıyor.

Sıradanlığın Dehşeti

Film, Penahi sinemasının alametifarikası olan bir mekânda, bir arabanın içinde açılıyor. Eghbal (Ebrahim Azizi), hamile eşi ve kızıyla gece karanlığında yol alırken, talihsiz bir şekilde bir köpeğe çarpar. Bu "görünmez kaza", onları gecenin bir yarısı izbe bir tamirhaneye sürükler. Tamirci Vahid (Vahid Mobasseri) ile Eghbal’in karşılaşması, filmin ritmini bir yol hikayesinden, klostrofobik bir kedi-fare oyununa dönüştürür.

Penahi, bu basit karşılaşmayı ustaca bir politik alegoriye evriltiyor. Vahid’in, karşısındaki adamı geçmişte kendisine hapishanede işkence eden sorgu memuru olarak tanımasıyla (ya da tanıdığını sanmasıyla), film kişisel bir intikam hikayesinden toplumsal bir travma analizine geçiş yapıyor. Yönetmen burada çok ince bir ipte yürüyor: Seyirciyi Vahid’in paranoyası ile gerçeğin belirsizliği arasında bırakarak, totaliter rejimlerde "güven" duygusunun nasıl yok olduğunu iliklerimize kadar hissettiriyor.

Klostrofobi ve Sinematografi

Görüntü yönetimi, kısıtlı mekanları birer karakter haline getirmiş. Tamirhane sahnelerindeki boğucu sarı ışık ve koyu gölgeler, karakterlerin içsel sıkışmışlığını yansıtıyor. Penahi’nin kamerası her zamanki gibi gözlemci; ancak bu sefer daha huzursuz. Taksi Tahran (2015) filmindeki o sıcak, mizahi gözlemcilik, yerini burada tekinsiz bir bekleyişe bırakmış. Araba farlarının karanlığı deldiği sahneler, karakterlerin ahlaki körlüğünü simgeler nitelikte.

Oyunculuklar ve Karakter Derinliği

Vahid Mobasseri, travma sonrası stres bozukluğu ile intikam ateşi arasında gidip gelen tamirci rolünde, kariyer tanımlayıcı bir performans sergiliyor. Sessizliğinde bile gürültülü bir öfke barındırıyor. Ebrahim Azizi ise sıradan aile babası maskesinin altındaki o muğlak tekinsizliği çok iyi veriyor. Seyirci olarak film boyunca Eghbal’in gerçekten o işkenceci mi yoksa sadece talihsiz bir adam mı olduğuna karar veremiyoruz; Azizi’nin başarısı da bu belirsizliği filmin sonuna kadar taşıyabilmesinde yatıyor.

Senaryo ve Tematik Doku

Filmin senaryosu, mağdurun celladına dönüşmesi temasını işlerken didaktik olmaktan özenle kaçınıyor. Penahi, intikamın haklılığını sorgularken, devlet şiddetinin bireylerin ruhunda açtığı ve asla kapanmayan yaralara odaklanıyor. Köpeğe çarpma kazası, aslında toplumun üzerine çöken o büyük kazanın (rejimin) yanında sadece bir metafor.

Eleştirel bir not düşmek gerekirse; filmin ikinci yarısındaki bazı yan karakterlerin hikayeye dahil oluşu (diğer eski mahkumların çağrılması), temposu kusursuz işleyen ilk yarıya kıyasla biraz dağınık kalabiliyor. Bu kolektif intikam arayışı, filmin o keskin bireysel odağını biraz flulaştırsa da, finalin vuruculuğuna hizmet ediyor.

Görünmez Kaza, sadece İran’daki baskı rejimine değil, insanın içindeki şiddet potansiyeline dair de evrensel bir söz söylüyor. Cafer Penahi, kısıtlı imkanlarla sinema yapmanın ötesine geçip, kısıtlı ruhların anatomisini çıkarıyor. Altın Palmiye, sadece politik duruşuna değil, sinema sanatını bir direniş ve estetik aracı olarak bu denli yetkin kullanabilmesine verilmiş bir ödül.

Sert, tavizsiz ama bir o kadar da insani bir film. İzleyiciyi rahatlatmıyor, aksine omuzlarına ağır bir ahlaki yük bırakarak bitiyor.

like
love
haha
wow
sad
angry

Yorumlar 0

Yorum yazmak için giriş yapınız.

Yükleniyor...